Zelzeleyle ilgili toplumsal medya paylaşımları çocukların ömrünü olumsuz etkileyebilir

Zelzelenin büyüklüğü ve yıkıcı tesiri tüm ülkeyi derinden etkilerken, uzmanlar ise bilhassa çocukların ömrünü olumsuz etkileyebilecek toplumsal medya paylaşımlarında dikkat edilmesi gerekenleri anlattı.

Kahramanmaraş merkezli 10 ili etkileyen sarsıntı, büyüklüğü ve yıkıcı tesiriyle hem maddi hem de manevi verdiği ziyanla tüm ülkeyi yasa boğdu. 10 ilin etkilendiği ve yıkıcı tesiri olan zelzele sonrasında toplumsal medya paylaşımları çığ üzere büyüdü. Zelzele bölgesinde yaşananların an be an toplumsal medyada paylaşılması ise tüm dünyada ve ülkemizde izlenme sayısının fazla olmasına neden oldu. Enkaz altında kalan insanların ve yıkılan yerlerin manzaralarının paylaşılmaya başlanması ülkede keder ve endişeye neden olurken, uzmanlar da bunların insan hayatını hangi istikamette ve nasıl etkileyeceği konusunda açıklamalarda bulundu. Afetle ilgili toplumsal medya paylaşımında bilhassa çocukların hayatının olumsuz etkilenmemesi konusunda dikkat edilmesi gereken noktaları Özel Denizli Tekden Hastanesi Ruh Sıhhati uzmanı Psikiyatrist/Psikoterapist Uzm. Dr. Gülnur Şen, değerli ayrıntılarıyla açıkladı.

“Depremi yaşayan bireylerin yaşadıklarını, şahsî ayrıntıları anlatmaya zorlamamamız gerekir”

Çocuklarla ilgili paylaşım yapılırken çocukların yüzlerinin buzlanması gerektiğini tabir eden Uzm. Dr. Gülnur Şen, “Travma yalnızca yaşayan bireyleri değil, şahit olanları da etkilemekte ki bu türlü büyük bir felakette bu travmalar daha sık görülmektedir. Bu yüzden ikincil travma oluşturmamak ismine toplumsal medya platformlarında yapılan paylaşımlara dikkat etmeliyiz. Bilhassa çocuklarla ilgili paylaşım yaparken çocukların yüzlerinin blurlanması gerekiyor. Çocukların ilerideki yaşantılarını olumsuz etkilememek ismine da bunları yapmalıyız. Ülke olarak birbirimize çok hoş sarıldık, yaralarımızı sarmaya çalıştık, birbirimize tutunduk ancak biz genelde barınak, kıyafet, yiyecek muhtaçlıklarını karşılamaya çalıştık. Bunları tamamladıktan sonra artık ruhsal birinci yardım devreye girmeli. Zelzelesi yaşayan bireylerin yaşadıklarını, şahsî ayrıntıları anlatmaya zorlamamamız gerekir. “Her şey yeterli olacak, en azından sen hayattasın” üzere cümleler kurmamamız gerekiyor. Zira tahminen kişi hayatta olduğu için o an suçluluk hissediyor ya da yakınını kaybettiği için kendisini sorumlu tutuyor. Bu biçim cümleler teselli etmekten çok suçluluk hissini arttırabileceğinden ötürü kullanmamakta yarar var” sözlerini kullandı.

“Unutmayalım diğerlerine yararlı olabilmek için öncelikle kendi sıhhatimizi muhafazamız gerekiyor”

Depreme maruz kalan çocuklara ruhsal açıdan nasıl yaklaşmamız gerektiğinden de bahseden Uzm. Dr. Gülnur Şen, “Öncelikle tabi ki sarsıntı sırasında o sarsıntıyı yaşayan çocuklar hem de sarsıntıya maruz kalmasalar da ekranlardan o süreci izleyen çocuklar bu süreçten çok etkilendiler. Çocuklarda yapmamız gereken şey hangi yaş olursa olsun öncelikle onları dinlemektir. Ne hissettiklerini anlamamız gerekiyor. Bunun dışında toplumsal medyadaki paylaşımlardan çok fazla etkilenebiliyorlar. Toplumsal medyayı kısıtlamamız gerekiyor. Ergenlerde bu kısıtlama durumu biraz daha güç olabilir muhtemelen lakin daha küçük yaştaki çocukları kesinlikle denetlememiz gerekiyor. Bu süreçte çocuklarda iki farklı reaksiyon oluşabiliyor ki ikisi de çok sağlıklı reaksiyonlar. Birtakım çocuklar bağırarak, ağlayarak birtakım çocuklar da hiç bir şey olmamış üzere hayatına devam ederek reaksiyon gösterirler. Hayatına devam eden bir çocuk gördüğümüz vakit ‘Bu çocuk ne kadar duygusuz, hiç reaksiyon vermedi’ üzere sözlerle yaklaşmamak lazım. Bu tıp çocukların travmaya karşı reaksiyonu de o formda olabilir. Her insan ya da her çocuk tıpkı yansıyı verecek diye bir kural yok. Kimi yansılar de sonradan ortaya çıkabiliyor. Çocuğun verdiği yansılar şayet bir ayı geçerse kesinlikle çocuk psikiyatri doktoru ile görüşmekte yarar var. Tıpkı biçimde bizlerin de hem fizikî hem ruhsal belirtilerimiz bir ayı geçerse bizler de kesinlikle bir ruh sıhhati profesyoneli ile görüşmeliyiz. Şunu unutmayalım diğerlerine yararlı olabilmek için öncelikle kendi sıhhatimizi muhafazamız gerekiyor. Bunu yaparken de bilgi kirliliğine fırsat vermeden o bölgedekiler için daha ne yapabiliriz diye düşünmemiz gerekir. Herkes bir formda elinden geleni yapıyor. Biz de hem hastanemiz ismine hem de kendi ismimize elimizden geleni yapmaya çalıştık” halinde bilgi verdi.